mercoledì 2 maggio 2012

1° Maggio La Dichiarazione congiunta internazionale del 1° maggio diffusa in centinaia di migliaia di copie in tutto il mondo - il testo in turco e in arabo

Kapitalizmin krizinin yegâne çözümü proletarya devrimidir!




“Burjuvazinin sistemi, kendi bağrında yaratılan zenginlikleri barındıramayacak denli daralmıştır. – Burjuvazi bu krizleri nasıl atlatıyor?

Bir yandan siddet kullanmak suretiyle üretici güçleri kitlesel olarak yokederek, öte yandan yeni pazarlar ele geçirerek ve eski pazarlarını daha da acımasızca sömürerek. Bunun sonucunda ne oluyor? Böylece bir yandan daha genel (yaygınlaşmış) ve daha muhteşem krizlerin hazırlığı yapılırken bu krizlerin önüne geçmenin yolları da azalıyor. Burjuvazinin bir zamanlar feodal düzeni yıkarken kullandığı silâhlar, bugün bizzat kendisine çevrilmekte.

Ancak burjuvazi kendisini yok edecek silâhları yaratmakla yetinmedi, bir yandan da bu silâhları kullanacak olan insanları, modern işçileri, proleterleri de üretti.”



Karl Marx ve Friedrich Engels, Komünist Parti Manifestosu, 1847



Bu alıntı ilk yayımlanmasından 165 yıl sonra bugün tüm anlamını koruyor. Dünyanın hangi Hükûmeti olursa olsun, ülkeleri ister örtülü bir diktatörlükle, ister burjuva demokrasisiyle veya açık bir diktatörlükle yönetiliyor olsun, bu alıntı, dünya proletaryasının ve geniş halk kitlelerinin içinde bulundukları koşulları kavramamızı sağlıyor.

Emperyalist burjuvazi en yüksek kâr oranlarına ulaşmaya ve krizi de bu amaçla kullanarak üretim aygıtını yeniden yapılandırmaya çalışıyor. Bu çerçevede, ezilen ülkelerdeki yönetici sınıflar artı-değerden aldıkları payları korumaya ve arttırmaya çalışıyorlar. Bu yeniden yapılanma tüm ülkeleri etkiliyor ve sanayinin başka ülkelere kaydırılması, üretim araçları sökülen ülkelerdeki işçi sınıfı ve geniş halk yığınları için bu, fabrikaların kapatılması, ücretlerin düşürülmesi, işsizlik, aşırı borçlanma, yoksulluk ve sefalet anlamına geliyor. Yeni fabrikaların kurulduğu ülkelerdeyse, aynı yeniden yapılanma şu anlama geliyor: Topraklara el konması, yerel köylülüğün mülksüzleştirilmesi, sınırsız sömürü, sefil ücretler, yaşam alanının kirletilmesi, vs.

Emperyalist burjuvazinin hizmetindeki hâkim sınıflar Devlet aygıtını kullanarak mücadeleleri bastırmaya ve proletaryanın ve geniş halk yığınlarının isyân ederek devrim için örgütlenmelerinin önünü almaya uğraşıyor. Dünyanın her yerinde Devlet aygıtı giderek daha fazla polis Devleti kimliğine bürünüyor, ve kendi halkını yakından denetleyerek, fişleyerek bastırmaya çalışıyor.

İster “solcu” olsun, ister sağcı, burjuvazinin hiçbir kesimi krizi çözebilecek güce sahip değil. Bu durum maskeli bir biçimde ilerleyen faşist hareketin ekmeğine yağ sürüyor. Faşist hareket halkçı söylemlerle ve ekonomik krize dayanarak ilerliyor ve adım adım güçleniyor. Zamanı gelince maskesini atacak ve en saldırgan biçimde finans kapitalin çıkarlarını korumaya soyunacak. Öte yandan, tekelci sermayenin çeşitli blokları arasındaki rekabet, pazarın yeniden paylaşımı sorununu ve buna bağlı olarak yeni savaşların çıkması ihtimâlini de gündeme getiriyor.

Merkezî sorun Devletin sınıfsal yapısıdır. Aldığı biçim yalnızca koşullara bağlı olarak belirmekte. Devletin âşikâr amacı hizmetinde olduğu hâkim sınıfın çıkarlarını korumak, yani emperyalist burjuvazinin ve/veya ezilen ülkelerdeki devasa çoğunluğu temsil eden ve dünyanın dört bir yanında acımasızca sömürülen kadın, erkek ve çocukların karşısında çok küçük bir azınlığı temsil eden bürokrat-komprador ve feodal burjuvazinin çıkarlarını güvence altına almaktır. Devletin bu rolü, krizle birlikte geniş halk yığınlarının gözünde git gide daha belirgin bir hâl alıyor. Her devrimin merkezinde yatan temel sorun da zaten burjuvazinin Devlet aygıtını “en tepeden en aşağıya” kadar yerle bir etmek ve sonrasında da, bu yıkıntının üzerinde yükselecek yeni bir aygıt inşa etmektir: Radikal bir biçimde farklı olan ve temel amacı komünizme doğru ilerleyebilmek için sosyalist bir toplumun kurulmasını sağlayacak bir Devlet. Başka bir deyişle, krize verilecek yegâne karşılık devrimdir!

Bugün dünyanın dört bir yanındaki ülkelerde proletarya ve geniş halk kitleleri mücadele ediyor ve başkaldırıyor. Bu başkaldıri kendini çeşitli vesilerle ve değişik biçimlerde ifâde ediyor: Genel grevler, hayat pahalılığına, işten çıkarmalara karşı verilen mücadeleler, çalışmak için, sendika ayrımcılığına karşı verilen mücadeleler, toprak edinme hakkı için sürdürülen savaşımlar, çevreyi korumak için verilen mücadeleler, boş konut işgâlleri, boş toprak işgâlleri, polis şiddetine karşı verilen savaşımlar, işsiz ve geleceksiz bir yaşama karşı sürdürülen mücadeleler, kadınların yürüttüğü direnişler, vs.

Arap ülkelerinde, devrimci önderliklerden yoksun yürütülen başkaldırı sonrasında, hâkim sınıflar ve emperyalizm durumdan yararlanarak “demokrasi adına” harekete geçtiler ve devrimci sürecin takip edilmesine karşı çıkıp, halkı sömürmeye devam ediyorlar. Karşı çıkışlar ya emperyalist müdahâlelerle, ya da gerici güçlerce veya reformist laiklerin veya dincilerin eliyle bertaraf ediliyor; o da yetmezse, kanla bastırılıyor.

Arap Dünyasının ezilen ülkelerinde, sömürge ve yarı-sömürge ülkelerde olduğu gibi, bugün sosyalist devrimin ayrılmaz bir parçası olan yeni demokrasi devrimini geliştirmek kaçınılmaz bir hâl almıştır.

Emperyalist ülkelerdeki öfkeliler hareketi ve “Occupy!”, halkın sabrının taştığını yansıtan gelişmeler olmakla birlikte, sistemi devirmeye varacak denli sistem karşıtı olmadıklarını da gösteriyor.

Proletaryanın bu mücadeleleri, bu başkaldırı hareketleri, kendiliğinden devrimci bir karaktere sahip değiller. Yine de bu gelişmeler sayesinde, kitlelerin bilinçlenmesinde ve devrimin zorunluluğunu kavramalarında ilk adımı attıklarını görüyoruz; bu anlamda barış içinde geçiş yolları yöntem ve yanılsamalarının maskelerinin düşürülmesi, sağın ve solun sırayla yer değiştirdiği hileli seçimlerin ifşa edilmesi büyük önem kazanıyor.

Bugünün komünistleri olan Maoistler, bu hareketlere katılmalı ve zaman içinde bunların önderliğini üstlenmelidirler; proletaryanın devrimci gücünü ideolojik, siyasî ve ögütsel alanlarda inşa etmeli böylece devrimin üzerinde yükseleceği üç zorunlu bileşeni hayata geçirmelidirler: Maoist Komünist Parti, Birleşik Devrimci Cephe ve özgül koşullara uygun olarak, Silâhlı Kuvvetler.

Varolan sendikalarda ve kitle örgütlerinde bulunan reformistlere, revizyonistlere ve oportünistlere karşı, onların arabulucu, uzlaşmacı politikalarına karşı mücadele etmeli, talepler için yürütülen mücadelelerde kapitalist ve emperyalist sistem içinde buldukları “çözümleri” sunmaktan başka bir şey bilmeyen bu şahıslara karşı, bu davranışlarıyla, kitlelerin zihninde oluşturdukları yanılsamaların, seçim yolunun, barışçıl yöntemlerin belki de proletarya ve geniş halk kitleleri için de krize karşı bir çözüm olabileceği yanılsamasının maskesini düşürmek için mücadele etmelidirler. Bu şahıslar devrime hazırlanan işçi sınıfinın ve halk yığınlarının girişecekleri sınıf mücadelesinin gelişmesinin önünde birer engel olarak dikilmektedirler.

İktidardaki gericilere gelince, bunlar da ulus, köken, dinî inanç farklılıklarını kullanarak işçi sınıfını bölmeye, proletaryayı ve halk kitlelerini parçalamaya, böylece iktidarlarını sürdürmeye çalışıyorlar.

Dünyanın çeşitli yerlerinde sürdürülen halk savaşlarını tanıtmak ve desteklemek, bunların emperyalizmin krizine karşı yürütülen en ön cephedeki mücadeleler olduğunu bildirmek görevimiz arasındadır.

Hindistan Maoist Partisinin yürüttüğü Halk Savaşı, güçlü düşmanının saldırılarına başarıyla karşı koymakla kalmıyor, aynı zamanda yaygınlaşıyor ve güçleniyor. Filipinler’de de Maoist olduğunu açıklayan Filipinler Komünist Partisi önderliğinde bir Halk Savaşı gelişiyor. Peru’daki tasfiyeci akıma rağmen Halk Savaşı sürüyor. Türkiye’deki Maoistlerin yürüttüğü devrimci mücadele de halk savaşı stratejisine uygun olarak gelişiyor. Başka ülkelerde de halk savaşı, yeni inisiyatiflerin önderliğinde ve yeni gelişmelerin ışığında hazırlanıyor.

Bu eşitsiz gelişme sürecinde mücadeleye hız kazandırmalı ve kapitalist sistemi yeryüzünden kaldırmalı, sömürüsüz, ezilen halkların özgürleştiği, katliamların savaşların olmadığı, yeni bir dünya kurmalıyız: sosyalist ve komünist bir dünya.

Yeryüzünün her ülkesinde çalışmalı ve komünistlerin uluslarası örgütünü, enternasyonali inşa etmeliyiz. Bu örgüt Marksizm-Leninizm-Maoizm ilkeleri doğrultusunda inşa edilmeli ve bugünün somut koşullarına uygulanmalıdır; ancak böyle bir ortak mücadele geliştirerek devrimin yolunda ilerler ve Komünist Enternasyonali yeniden kurabiliriz.

Yaşasın Enternasyonalist 1 Mayıs!

Yaşasın Proletarya Enternasyonalizmi!



Afganistan Komünist Partisi (Maoist), Hindistan Komünist Partisi (ML) [Naxalbari], Maoist Komünist Parti – Fransa, Maoist Komünist Parti – İtalya, Manipur Maoist Komünist Partisi, Maoist Komünist Parti – Türkiye/Kuzey Kürdistan, Devrimci Komünist Parti – Kanada, Avusturya (Maoist) Komünist Parti İnşa Komitesi, Maoist Komünist Hareketi – Tunus, Tunus Maoist Komünist Örgütü, Fas Marksist-Leninist-Maoistleri, Afganistan Emekçiler Örgütü (MLM), Manolo Bello Halkın Mücadelesi Komitesi – Galiçya, Devrimci Pratik (Birleşik Krallık), Halka Hizmet (medya MLM) – Oksitanya (Fransa)
------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------


الرأسمالية.


" لقد أصبحت العلاقات البرجوازية أضيق من أن تستوعب الثروات الناشئة فى رحمها فكيف تتغلّب البرجوازية على هذه الأزمات ؟ تتغلّب عليها بالتدمير القسري لمجمل القوى المنتجة من جهة و بالإستيلاء على أسواق جديدة و التكثيف من استغلال الأسواق القديمة من جهة أخرى.فماذا تكون النتيجة اذن؟. التحضير لازمات عامة وهائلة ، و الحد من امكانية تلافي هذه الأزمات.

فالأسلحة التى إستخدمتها البرجوازية للقضاء على الإقطاعية ترتد اليوم إلى صدر البرجوازية نفسها. و لكن البرجوازية لم تصنع فقط الأسلحة التى سوف تقتلها، بل أخرجت أيضا الرجال الذين سيستعملون هذه الأسلحة: وهم العمال العصريون ، اي البروليتاريون".( ماركس و إنجلز ، بيان الحزب الشيوعي ، 1847)

----------

لايزال هذا الاستشهاد صالحا الى يومنا هذا بعد 165 سنة من نشره . إنّه يسمح لنا بفهم الوضع الذي تعيشه الطبقة العاملة و البروليتاريا و الجماهير الشعبية فى كافة البلدان ، بغض النظر عن طبيعة الحكومة: دكتاتورية مقنعة ، أم دكتاتورية ديمقراطية برجوازية أو دكتاتورية وحشية .

إنّ البرجوازية الإمبريالية تبحث عن أقصى نسب الربح وهي تستعمل الأزمة تعلّة لتحقيق هدفها المتمثّل فى إعادة هيكلة الإنتاج وتنعكس اعادة الهيكلة هذه على جميع البلدان و تعنى بالنسبة للطبقة العاملة و الجماهير الشعبية: نقل الصناعات الكبرى الى مواقع اخرى ,غلق مصانع و تخفيض أجور و بطالة و ديون و فقر إلخ. لكن فى الأماكن التى سيقع فيها بعث مصانع جديدة ، فذلك يعنى, إفتكاك الأرض و مصادرة أملاك الفلاحين المحلّيين و إستغلال فاحش و أجور زهيدة و تخريب البيئة إلخ .

وفي اطار خدمة البرجوازية الإمبريالية, تستخدم الطبقات السائدة جهاز الدولة لقمع نضالات البروليتاريا و منع الجماهير من التمرّد و التنظم من أجل القيام بالثورة. فقد اصبحت الدولة بصفة واضحة دولة بوليسية تضع مواطنيها تحت المراقبة و تعرّضهم للقمع.

فلا اليسار ولا اليمين ولا أية فئة من البرجوازية قادرة على الخروج من الأزمة.و يمهد تواصل الأزمة الأرضية للفاشية التى تتقدّم بصفة غير مباشرة. إنّها تتقدم خطوة خطوة عبر الديماغوجيا الشعبوية ، معتمدة على الأزمة الإقتصادية. و فى الوقت المناسب ، ستبيّن الفاشية وجهها الحقيقي وستدافع بكل شراسة عن مصالح رأس المال المالي. و فى الوقت نفسه ، يبرز التنافس بين الكتل الإحتكارية المختلفة حول إعادة تقسيم الأسواق و بالتالى بروز حروب جديدة فى الأفق .

ان الطبيعة الطبقية للدولة هي المسالة المحورية. اما الشكل الذى تتخذه هذه الدولة فهو شكل ظرفي لا غير. ويظل الهدف الأوّلي للدولة هو خدمة مصالح الطبقة الحاكمة ، أي ، مصالح البرجوازية الإمبريالية وهي فئة قليلة مقارنة بالأغلبية العريضة للرجال و النساء و الأطفال الذين يواجهون الاستغلال عبر العالم . ومع استفحال الأزمة ، يصبح دور الدولة أوضح لدى الجماهير. ان المهمّة المركزية لاية ثورة هي التحطيم الكلي لجهاز الدولة البرجوازية و بناء على أنقاضها دولة جديدة مختلفة جذريّا، تعمل على تركيز البناء الإشتراكي باتجاه التحول الى الشيوعية. وباختصار تظل الثورة هي الإجابة الوحيدة على الأزمة !

و اليوم ، تناضل البروليتاريا و الجماهير الشعبية و تتمرّد فى عديد البلدان. و تعبّر هذه التمرّدات عن نفسها بطرق متنوّعة و متباينة: الإضرابات العامة ، النضال ضد ارتفاع الأسعار، و ضد تسريح العمّال ،و من أجل حق الشغل ، و ضد التمييز بين النقابات، ومن اجل المحافظة على البيئة ، إحتلال المنازل و الأراضي الشاغرة، و تمرّدات الشباب ضد عنف الشرطة و ضد الحياة دون عمل ودون مستقبل ، و نضالات النساء إلخ.

و فى البلدان العربية واثر الإنتفاضات التى افتقدت لقيادة ثورية ، إستعادت الطبقات الحاكمة و الإمبريالية السيطرة على الوضع بإسم " الديمقراطية" ، وواصلت إستغلال الشعب وتصدت للسيرورة الثورية. وهكذا اصبحت الحركة الإحتجاجية إمّا ضحية التدخلات الإمبريالية و القوى الرجعية و الإصلاحية العلمانية أو الدينية، أو محل قمع دمويّ.

وفى البلدان المضطهَدَة العربية ، مثلما هو الحال فى جميع البلدان المستعمرة و شبه المستعمرة ، أضحى أكثر من ضروري تطوير الثورة الديمقراطية الجديدة كجزء لا يتجزّأ من الثورة الإشتراكية .

و فى البلدان الإمبريالية ، تعكس حركة " أوكوباي" [ إحتلال الشوارع و الساحات] الغضب الكبير للشعوب ، لكنّها لا تتحدّى بما فيه الكفاية النظام برمّته. ان هذه النضالات البروليتارية و التمرّدات ليست ثورية فى حدّ ذاتها لكنّها تمثل خطوة أولى على درب الوعي بضرورة الثورة كما انه من الهام فضح وهم التحول السلمي و التداول على السلطة ، و كشف الإنتخابات المزيفة.

يجب على شيوعيّي اليوم ( الماويّون) أن يساهموا فى هذه النضالات ويكونوا في طليعتها. يجب أن يبنوا القوّة الثورية للبروليتاريا على المستويات الإيديولوجية و السياسية و التنظيمية، و بصورة خاصّة الأدوات الثلاث للإستراتيجيا الثورية:حزب شيوعي ماوي ، جبهة متحدة ثورية و قوّة قتالية.

ينبغى أن نناضل ضد الإصلاحيين و التحريفيين و الإنتهازيين الذين يقومون بالنضالات الإحتجاجية بروح وفاقية فى النقابات و فى المنظّمات الجماهيرية الموجودة ، فهم لا يقدّمون سوى " حلولا" فى إطار النظام الرأسمالي و الإمبريالي القائم، مروّجين فى صفوف الجماهير أنّ النهج الإنتخابي و السلمي يمكن أن يكون الحلّ بالنسبة للبروليتاريا و للجماهير لتجاوز الأزمة. إنّهم يمثّلون عراقيل أمام تطور الصراع الطبقي و تنظيم الطبقة العاملة و الجماهير من أجل الثورة.

اما فيما يخص السلطة الحاكمة , فيستعمل الرجعيون الاختلافات العرقية و الدينية كما يستعملون العنصرية لتقسيم صفوف البروليتاريا ، و الطبقة العاملة و الجماهير الشعبية ، كحيل للحفاظ على سلطتهم.

و فى العالم أجمع علينا التعريف بالحروب الشعبية ومساندتها باعتبارها رأس حربة للنضال ضد الإمبريالية التي تتخبط في أزمتها.

تواجه الحرب الشعبية في الهند بقيادة الحزب الشيوعي الماوي هجمات العدوّ العنيفة لكنها تحقق النجاحات في مستوى الانتشار والتقدم. كما ان حرب الشعب فى الفيليبين تتطور هي الاخرى بقيادة الحزب الشيوعي الفليبيني ، الذى يرفع راية الماوية ، وتتواصل فى البيرو حرب الشعب رغم الأعمال التخريبية للتيّار التصفوي. و فى تركيا ، يتقدّم النضال الثوري بقيادة الماويين وفق إستراتيجيا حرب الشعب. و فى بلدان أخرى ، يقع الإعداد لمبادرات و خطوات تدفع عجلة الثورة إلى الأمام .

ينبغى أن نناضل ضمن سيرورة التطور اللامتكافئ للقضاء على النظام الرأسمالي عبر العالم بأسره و بناء عالم جديد خال من الإستغلال و من إضطهاد الشعوب و الحروب الدامية ، فى سبيل عالم اشتراكي و شيوعي .

ويجب ان نعمل على إعادة بناء المنظمة الاممية للشيوعيين في العالم على قاعدة الماركسية – اللينينية – الماوية حسب الاوضاع الملموسة اليوم. كما يجب أن نطورمعا النضال من أجل القيام بالثورة والتقدم نحو الاممية الشيوعية الجديدة .

عاش يوم غرّة ماي العالمي !

عاشت الأممية البروليتارية !

الامضاء:

الحزب الشيوعي الماوي-افغانستان

الحزب الشيوعي الهندي(الماركسي اللينيني) نقزلباري

الحزب الشيوعي الماوي في فرنسا

الحزب الشيوعي الماوي –ايطاليا

الحزب الشيوعي الماوي في مانيبور

الحزب الشيوعي الماوي – تركيا / شمال كردستان.

الحزب الشيوعي الثوري-كندا

لجنة تأسيس الحزب الشيوعي الماوي-النمسا-

الحركة الشيوعية الماوية –تونس

المنظمة الشيوعية الماوية-تونس

الماركسيون اللينيون الماويون-المغرب

المنظمة العمالية افغانستان-الماركية اللينينية الماوية-

لجنة النضال الشعبي مانولو بلّو قاليس- أسبانيا

الممارسة الثورية –المملكة المتحدة

في خدمة الشعب(اعلام ثوري ماركسي لينيني ماوي) أكسيتاني-فرنسا

الديمقراطية والصراع الطبقي-بلاد الغال

(ترجمة الحركة الشيوعية الماوية –تونس)

Nessun commento:

Posta un commento